Eyüp Cami Türbeler Sokağı:
Eyüp Cami’nin yeni proje
alanımız olduğunu öğrenerek orayı iyice bir analiz etmeye gittik. Orada gördük
ki, gerek sokağın ,gerek mezarların ve türbelerin dizilişi; gerek
ağaçların, bitki örtüsünün doğal oluşumu mükemmel bir bütünsellik içindeydi. İlk
önce sokakta o kadar dar bir yerden geçiyordun ki, kendini kısılmış hapishanede
gibi hissediyorsun. Bunun etkisinde mükemmel büyük ağaçların gölgeleri,
yanlardaki sıkı sıkıya sarılmış korkuluklar ve sık sık ,yan yana dizilmiş uzun
ince mezarların etkisi büyüktü. O mezarlar o kadar sıktı ki sanki toprak kavramı
yokmuş da hepsi bir betona saplanmış gibi bir his veriyordu insana. O dar
karanlık yerden geçtikten sonra bir anda ışık yavaş yavaş açılmaya,korkuluklar
yarı açığa dönüşmeye ve sağ tarafın yavaş yavaş açıldığını görüyorduk. Sağda
mezarlıkların dizilişi de seyrek olmakla birlikte, artık bir toprak kavramını
görmeye ve toprağın içine girme, batma hissini hissetmeye başlıyorduk. Bu
deneyimi yaşadığımız mezarların tam yanında ise kontrast halinde, sanki
başka bir dünyaya aitmiş gibi
hissetmemizi sağlayan bembeyaz bir türbeyle karşılaşıyoruz. Orası o rahatlama
duygusunu bize tam yansıtıyor, içine girdiğinizde katı olmayışıyla içindeki boş
hacimle mezarlarla tam bir kontrast oluşturuyor. Ağaçların arasında da bir
hiyerarşi olduğunu fark ettik. Ağaçlar da aynı şekilde sokağın çok dar olduğu
yerde, sanki darlığa meydan okurcasına büyük, karanlık ve yukarıdan aşağıya uzanan katı bir şey gibi yoğun, sokağın genişlediği,
sağ tarafta mezarların seyreldiği yerde ise uzun, ince,seyrek ve tek tük. Sanki havada uçuşan bir bulutu andırıyor. Verdiği hisle yokla var arasında.
Rumeli
Feneri:
Rumeli Fenerini de aynı
şekilde proje alanımız olduğunu öğrenip incelemeye başladık. Rumeli feneri
gerek tarihi, gerek doğal oluşumlarıyla mükemmel bir yer. Bitki örtüsü, gerek
değişik renklerin birleşimi, gerekse oluşturduğu üst örtüyle mükemmel bir
bütünsellik içinde. Bazen bitki örtüsü, sakin ve bir yüzey
halinde , yumuşak; bazen ise Karadeniz denizinin dalgalarına meydan okurcasına
hırçın, uzun ve dikenli. Tüm bunlara rağmen insan bu örtüde yürürken, bu mükemmel
bütünselliğin üstüne basmamaya, onları istemeden de olsa takip etmeye
başlıyor. İnsan oraya gittiğinde sanki bitki örtüsü ve kayalar onu
yönetiyor.Kayalar ise mükemmel bir doğal oluşumun en güzel örneği. Çoğu
volkanitlerden oluşan bu kayaçların üst katmanına jeologlar garipçe formasyonu
adını vermişler. Genel olarak bu üst katman ,üst kretase püskürmeleri ,tüf
aglomera ,lav ,şile volkanitleri,İstanbul volkaniti ve riva formasyonu olmak
üzere değişik adlar arasında sınıflandırılır. Bu kayaları gören hemen her kimse
nasıl oluştuğunu, bu parçaların, bu kıyının nasıl olup da bu formu aldığını
merak ediyor ve sorguluyor. Volkanitler de alttan üste; Bozhane,Sarıyer,Garipçe
ve Kısırkayadan oluşur. Tarihi de bir o kadar ilginç olan bu yerde, inanışa göre
papazın atlama taşında ruhani bakımdan arınmak için ev yaptığı söylenir. Aynı
zamanda burada bir gemi peyzajı olduğu da söylenebilir; çünkü balıkçıların
uğrak mekanıdır ve sürekli bir gemi görmek mümkündür. Bu yerin kıyı formu ise falezdir. Kıyılar dalga aşındırmasına bağlı olarak meydana gelmiştir. Dalgalar aşındırma yaparken çarptıkları kıyılarda çentikler açılır. Bunlara da dalga oyuğu denir. Bu çentiklerin gittikçe derinleşmesiyle üzerlerindeki kütleler kopar ve düşer. Böylece kıyı boyunca diklikler oluşur. Bu bölgede kıyıda oluşmuş diklikler de bu şekilde oluşmuştur. Burada bulunan taşlar başlıca andezit-bazaltik volkanik kökenli,kum,çakıl,blok boyutunda kaotik gereç kapsayan , genellikle porfirik dokulu, aglomera, volkanik kreş ve lavlardan oluşur.
Kaya
Artemis(Kıbrıs):
Tarihi Artemis
tapınağının mükemmel bir kopyasıdır. Aynı zamanda Diana tapınağı olarak da
bilinir. Eskiden Yunanda tüm tapınaklar bir tanrıçaya
veriliyordu, bu da vahşi doğa,avcılık ve ay tanrıçası olan Artemis’e ithaf
edilmiştir. Dünyanın yedi harikasından biri sayılır. Tamamen mermerden yapılmıştır
ve kolonadları iyonik stilde döşenmiştir. İyonikte doric’in aksine, kolonlar
hantal ve ağırken iyice inceliyor ve uzuyor. Doricte kolonların yük taşıdığını
belli etme kavramı da ortadan kalkarak ionic’te hiç yük taşımıyormuş gibi hafif
bir havaya bürünüyor. Artemis tapınağı Efes’in çok güçlü bir bölümünde bulunurdu
ve birçok tüccar tarafından ziyaret edilirdi. Şuanda ise antik kent Selçuk
İzmir’de bulunmaktadır. Mimarisinde Megaron tipinin çevresinde sütunlar
sıralanmıştır. Yunan mimarisinde ionic düzeninin temellerini
görebiliyoruz. Örneğin burada da tapınak basamaklı bir zemine bağlanmıştır. Sütun
direk altlıktan yükselmez arada bir kaide vardır. Sütunlarda ince uzun
çizgiler vardır. Sütun daha zarif bir hal almıştır. Bunda da Helenistik tarzın etkisi büyüktür. Sütunun üzerinde kolona benzeyen arşitravlar burada da
görünmektedir ve burada doric düzenin aksine çizgili bir yapıdadır ve kocaman
bir taş parçası gibi durmamaktadır. Yine aynı şekilde Helenistic ve ionic düzenin de etkisiyle arşitrav da daha zarif bir hal almıştır. Arşitrav üzerinde friz bulunur ve frizlerde bu tapınakta kabartmalar görünmektedir. Genellikle kabartmalarda savaş sahnelerinin, kahramanlık öykülerinin anlatıldığı görülmektedir. Bunun da nedeninin Yunanlıların ve kahramanlığa, yarışa verdikleri önemden kaynaklandığı söylenilebilir. Tapınakların üçgen şeklinde olan üst kısmında da ionic düzenin etkisiyle kabartmalar yapılmıştır. Bunun izlerini de aynı şekilde Kaya Artemis üzerinde görünmektedir.
Beyaz Washington Sarayı:
Beyaz Saray Amerika Birleşik Devletinde Washington'da bulunur. Yine bu saray da eski dönemlerde yapılan saray mimarisinin bir restorasyonu gibi görünüyordu. Önünde yine kolonlardan oluşan bir sistem ,yine avluya benzeyen bir yapı görünmektedir. Eski kırık beyaz sarayların yerine bu saray mükemmel derece de göz alıcı parlaklıkta bir beyaza bürünmüştür. "Geniş bir bahçe içinde yaklaşık altı hektar büyüklüğünde bir arazide bulunmaktadır.52,5 metre uzunluğunda,25,5 metre genişliğinde 2,5 katlı bir binadır." Daha sonraları iç duvarları yıkıldı; beton ve çelik ile yeniden inşa edildi. "Washington'da federal üçgen denilen bir simgeler zinciri var. Üçgenin bir ucu Kapitol binası , ikincisi Washington anıtı üçüncüsü de Beyaz Saraya bakıyor. Üçü de masonlarca tasarlanmış ve temeli atılmıştır." Masonlar için birçok varsayım ve tasarımında varyasyon vardır.3 farklı varsayımı bulunmaktadır. Biri mason sembolinde iç içe geçmiş göz ve piramit bulunduğu söylenmektedir. Diğerinde Yahudiliğin temel sembollerinden olan 'Magen David' adı verilen altı köşeli yıldızdan oluştuğu söylenir. Üçüncü bir varsayım ve en enteresanı da iç içe geçmiş gönye ve pergelden oluştuğu da söylenmektedir. Sarayın ve diğer binaların da iç tasarımı yapılırken doğu-batı, kuzey-güney gibi yönlere bakılmış ve onlar tasarım kararını etkilemiştir bunun nedeni de yine aynı şekilde masonlukta yönlerin hepsinin bir anlamı olması ve onların da tasarım kararını etkilemesidir.
Kaynakça:
-p://v3.arkitera.com/h56657-mason-mimarisi.html
-http://tr.wikipedia.org/wiki/Beyaz_Saray