9 Ocak 2017 Pazartesi

PARİS GEZİ STAJI (3.SINIF )

1.GÜN (01.09.2016) :

NOTRE DAME KATEDRALİ : Notre Dame katedrali Fransa’da Paris’te bulunur ve çok ünlü bir katedraldir. 1862 yılından beri bize bırakılan bir tarihi mirastır.Paris’te çoğu tarihi yer gibi, burası da Seine nehri kıyısında bulunur.Her gün binlerce insan Notre Dame filminin de aynı zamanda çekildiği bu katedrale gelmek ister.Notre Dame Katedralinin bu ismi almasının sebebi Meryem Anadır.Ona gönderme yapmak açısından bu isim verilmiş ve korunmuştur.
          Kilisenin mimari türüne bakıldığında,türünün gotik olduğu oldukça net bir şekilde anlaşılmaktadır.Bunu dikeyliğinden, dikey olma (Tanrı’ya ulaşma ) arzusundan anlaşılabilir.Bunu anlamanın bir diğer yolu da heykellerine, sahip olduğu işlemeli camlara ve özellikle gül pencerelere bakılmasıdır.Notre Dame Katedrali’nin, Fransa’nın ilk gotik kilise örneklerinden olabileceği söylenilebilir.
          Benim gezdiğim kısım katredralin batı cephesidir ve en ünlü kısmı olarak da bilinir.Mimari olarak üçe bölünmüş bir şekildedir. Sağdaki ve soldakinde yükseklik isteği, ortadakinde ise o görülmemektedir.Bu üçe bölünme geleneğini biz Roma mimarisinde görmüştük.Altında üçe bölünmüş şekilde 3 büyük kapı bulunur.Bunların üçü de kemerlidir.Kemerlerinin üzerinde dizi halinde küçük heykelcikler yer alır.Bu üç kapının anlamı,ilki Meryem Ana (Meryem Ana Kapısı), Yeniden tahta çıkan İsa'nın on bakire de dahil olmak üzere yaşayan ve ölüleri yargılaması (Son Yargılama Kapısı), ve Meryem Ana'nın annesi Azize Anne'e (Azize Anne Kapısı) ait kapılardır.Katedralin Batı Cephesinde çok büyük bir gül penceresi vardır.Varlığı oldukça uzaktan görülmekte ve hissedilmektedir.Gül pencerenin üzerinde renkli cam, desen ve bir sürü resimler bulunur.Bu pencerenin bir diğer özelliği de içeriden bir sürü renkli ışık sızmasına sebep olur.O yükseklik ile birlikte öyle renkli bir açıklık çok güçlü bir atmosfer algısı verir içeride duran insan için.Gül penceresinin iki yanında da, kemerler devam etmektedir.Büyük galeri iki kuleyi birleştirmeye sebep olur.Orada büyük bir galeri vardır.Burada katedralin chimereleri bulunur.
          Katedralde Meryem Ananın da bir heykeli bulunur.Meryem Ana heykelleri tarih dersinde gördüğümüz üzere zenginliğin,bereketin ve bolluğun simgesidir.

          Notre Dame Katedralinde yer alan payandaların da sonradan eklendiği söylenebilir.Duvarları son derece ince olduğu için ve daha da fazla yükselmelerinden etkilenmiş olan katedral dışarı doğru atılmaya başlamıştır.Buna çözüm olarak da payandalar koyulmuştur.Statik olarak desteği sağlamış ve kiliseyi sağlamlaştırmıştır.

2.GÜN (02.09.2016) :

LOUVRE MÜZESİ : Louvre Müzesi de aynı şekilde Fransa’nın Paris şehrinde bulunur.Notre Dame Katedrali gibi burası da her gün yüzlerce turiste ev sahipliği yapar.Önünde bulunan büyük bahçesi de bunun bir parçasıdır.Louvre Müzesinin en ikonik objesi müzenin önünde bulunan, tüm resimlere de ev sahipliği yapan üçgen prizmadır.Her tarafı camla kaplı, insan ölçeğinden oldukça büyük olan bu prizma oraya gelen insanların odak noktası olmaktadır.Çoğu Restorasyon savunucuları bu kulenin Paris’in genel mimarisi ve çevresiyle uyum sağlamadığını düşünmektedir.Koyulmasının ardından , insanlar arasında çok tutulması onu bugünkü popülerliğine getirmiştir; ancak bir restorasyoncu gözüyle bakıldığında gerçekten öyle büyük bir cam kütlenin hiçbir Paris mimari stiline uymadığı gözlemlenmektedir.Mimari bakımdan paslanmaz çelikten yapıldığı görülmektedir.Yaklaşık yüksekliği de 20 metredir.Louvre müzesi aynı zamanda Paris’in en büyük saraylarından biridir.
          Louvre Müzesinin, müze kısmı ise o büyük avlunun bodrum katında yer almaktadır.Aynı zamanda mimari bir müdahale olarak da çok büyük bir müdahaledir.Bodrum katında o büyük üçgen prizmanın altında, içeride bir üçgen cam prizmaya daha rastlamak mümkündür.Müzesi ise dünyanın en büyük sanat sergisini içerir bu açıdan çok önemlidir.Bu sanat sergilerinden , resimlerimden en önemlisi de kuşkusun Mona Lisanın tablosudur.Mona Lisanın sen hareket ettikçe seni izleyen ve hareket ediyormuş gibi gelen gözü herkesin ilgi odağı ve görmek istediği resimlerin başında gelmektedir.Mona Lisa tablosu, Louvre müzesinde tek bir duvara asılı halde duran tablolardan tekidir.En önemlisidir.Bir diğer önemli eser ise Milo Venüsüdür.Müze genel olarak 7 ana bölüme ayrılmıştır.Bunlar resim, heykel, doğu sanatları, Mısır sanatları, Yunan sanatları, sanat eserleri, desendir.





3.GÜN ( 03.09.2016 ) :

EYFEL KULESİ: Eyfel Kulesi ise hem gündüz hem de geceleri ayrı güzellikleri içinde barındıran,mimarisiyle strüktürüyle herkesi büyüleyen Paris’in en turistik yerlerinin başında gelmektedir.Tarihte bir zamanlar endüstri devrimi ile birlikte makineleşme ile ortaya çıkan demir malzeme kullanımının en önemli örneklerindendir.Demir kule olarak da adlandırılabilir.Paris’in en önemli sembolüdür.İlk başta böyle bir sembol olmak için yapılmamıştır.İlk etapta Paris’de düzenlenen Expo Fuarı için giriş kapısı olarak yapılmış; ancak daha sonra yeterli yüksekliğe ulaştığı için haberleşmeye de izin vermesi açısından yerinde bırakılmıştır.Sonradan da bu şekilde Paris’in sembolü haline gelmiştir.İlk başta insanlar tarafından oldukça tepki çekmiş, form olarak bu kuleyi beğenmeyenler, Paris’in doku görünüşünü bozduğu söyleyenler olmuştur ; ancak toplanan imzalar sonucunda bırakılmaya karar verilmiştir.
         Eyfel Kulesinin mimarisine bakıldığında 300 metre yükseklikte olduğu söylenebilir.3 tane ziyaretçi platformu bulunur.Bunu sağlayan da kulenin kanatlarında yer alan 3 asansördür.Asansörlerin içindeki deneyim mükemmeldir.O demir strüktür arasından yukarılara çıkmak eşsiz bir deneyim ve Eyfel Kulesindeki detayları deneyimleme imkanı sağlar.İlk katta Eyfel kulesinin tarihinin anlatıldığı bir pano bulunur.Üstü kapalı bir alandır.Tüm çevresinde yer alan camlar yardımıyla dışarısı gözlemlenebilir.2.kat da üstü açık ancak daha alçak noktada bir gözlemleme alanıdır.En üst kata çıkmak için ikinci katta aktarma yapılır.En üst katın üstü olduğu gibi açık, çevresi ise güvenlik önlemleri sebebiyle korkuluklarla kaplıdır.En üst katında aynı zamanda kuleyi diğer kulelerle de karşılaştırılan bir karşılaştırma tablosu bulunur.




PARİS BULVARLARI VE KONUT TİPOLOJİSİ: 

Paris’te bulunan konut ve bina tipolojisinin çoğunlukla aynı olduğu söylenebilir.Merkezde ve tarihi kalmış bölgesinde çok eşsiz bir planlama görünmektedir.Her yerde birbirine benzer tarihi binalar, tarihi girişler ve bulvarlar birbirlerini izler.Simetri de bunlardan biridir.Paris’te yer alan bina tipolojisinde simetri çok önemlidir.Her bulvarın başında neredeyse birbirinin simetrisi şeklinde ortada bir tarihi bina bulunur.O iki aksı birbirine bağlar.Aynı zamanda Paris deyince aksiyel yolları da unutmamak gerekir.Bir ışın gibi hiç kesintisiz devam eden, uydu görüntüsünden bakılınca bir boşluk gibi görünen akslar da Paris’in önemli bir parçasıdır.Aynı zamanda bulvarlarda yer alan küçük kafelerin de bunun bir parçası olduğu söylenilebilir.Her konut zemin katında yer alan küçük kafeler Paris’in kimliğini oluşturur ve de sokaklara, bulvarlara kadar uzanan kafe açık alanları.

-Paris kurulurken amaç kontrol altına alınabilir bir kent yaratmaktı.Dünya Fuarında Paris kendini modern kent olarak anlattı.Eski kentin hafızasını tamamen yıkmak istiyorlardı.

-Louvre Sarayı kentin merkezinde yer alan ilk büyük meydan ve bahçedir.




 4.GÜN (04.09.2016) :

ZAFER TAKI: 

Zafer Takı Şanzelize bulvarının sonunda yer alır ve çok önemli bir tarihi eserdir. Boyu 45 metredir.Bu da aynı şekilde Paris’in bir başka sembolüdür ve çok uzaktan varlığı hissedilir.Bir meydanda yer alır ve 12 caddenin birleşim noktasında bulunur.Bir savaştan galip çıkan Fransız askerlerinin lideri bu savaştan galip gelenler olarak zafer takının altından geçerek kendi yurdunuza döneceksiniz demiştir.Bunun sonucunda zafer takı inşa edilmiştir.Altında 1.Dünya Savaşında ölen askerler için bir şehit mezarı bulunur.Takın en üstünde aynı Eyfel Kulesinde olduğu gibi bir seyir terası yer alır.Oradan eşsiz Paris manzarası ve Şanzelize manzarası görülüp izlenebilir.

-Şanzelize denildiği zaman ilk olarak bulvarlardan söz etmek gerekir.Champs Elysee nin yapılma amacı kentin dışına taşan bir aks yapmaktır.Asıl amacı ise akslardan oluşan bir ağ sistemi oluşturmaktır.Paris’in en zengin bulvarı olduğu söylenebilir.Her iki tarafında çok ünlü dükkanlar ve milyon dolarlık evler bulunur.

-Bu aksın üzerinde yer alan bir diğer önemli yer ise imparatorluğun bir dönem ne kadar güçlü olduğunu gösteren askeri hastahanedir.

-O uzun aksların Paris’te etkisini arttıran şey , yan binalarının yüksekliklerinin eşit olması ve bulvarların da genişliğidir.Böylece o ışınsal aks etkisini daha çok verir.

-Mimarisine gelince 4 temel sütundan oluşur ve üzerinde kabartma heykeller bulunur.Napolyon savaşından bazı görüntüler sunan bir şölen gibidir.





PARİS OPERA BİNASI :

Fransa’nın tarihi miraslarından biridir.Paris’in dünyaca ünlü opera binasıdır.Avrupa’nın en büyük opera binalarından biridir.2200 kişi kapsamında bir opera salonuna sahiptir.Yapımına 1862 tarihinde başlanmış,1875 yılında tamamlanmıştır.Günümüzde ise bale gösterileri burada gösterilmektedir.Mimari türü olarak Barok olduğu söylenilebilir.Bunu içindeki devasal heykel gibi duran merdiveninden ve cephesindeki yapıştırma süslemelerinden,abartısından anlamak mümkündür.Süslemelerde kullanılan altın yaldızlı süsler, yapıştırma heykeller,tamamen Barok mimari stiline uygundur.

-Barok olduğunu gösteren bir diğer şey ise fuayesidir. Fuayesinin son derece abartılı ve süslemelerle dolu olması,tavanında yer alan kesintisiz resimler bunu göstermektedir.Fuayede yer alan altın varaklar , kristal lambalar bu alanı muhteşem hale getirmektedir.

-Alt katı kemerlerle kaplıdır.Orta kısmında yine Barok dememizi sağlayan sahte kolonadlar bulunur.En üstünde ise sağında ve solunda altın renkli Barok iki büyük heykel vardır.Ortasındaki devasal kubbesi ve içeride ona karşılık gelen salonu ise mükemmel bir mimarinin örneğidir.Kıvrımlı merdivenleri ve oturma yerleri ise daha da görkemli hale getirmektedir alanı.



 SACRE COUR BAZİLİKASI:

Paris’in Montmarte yani şairler tepesi olarak da adlandırılan mahallesinde bulunur.Şairler tepesi son derece renkli bir mahalledir.Uzun yokuşlar sonunda çıkılır ancak çok çok güzel bir manzarası ve çok turistik sokaklara sahiptir.Her kenarında Paris’in geleneksel yemeklerinin, içiceklerinin tanıtıldığı kermes alanları; her yerde resimler yapan ressamlar ; müzik çalan müzik grupları…Bu bakımdan son derece renklidir.Diğer bir güzel yanı da sonunda bulunan Sacre Cour Bazilikasıdır.Önemli bir hristiyan yerleşimidir.
-Mimarisi olarak haç şeklindedir ve 4 küçük kubbe ve bir orta büyük kubbeye sahiptir.Kilisenin içindeki absidin tavanında çok büyük bir mozaik bulunur.Bu mozaik İsa hakkındadır.Revak girişinde İsa’nın son akşam yemeği ile ilgili resimler ve kabartmalar bulunur.Bu da Sacre Courun önemli detaylarındandır.Çan kulesinin de en ağır çanlardan olduğu söylenmektedir.

-Aslına bakıldığı zaman oldukça sade bir kilise olmasına rağmen asıl görkeminin absidin tavanında yer alan mozaiklerden aldığı söylenilebilir. 



5.GÜN (05.09.2016) :

DİSNEYLAND:

Disneyland Paris, Paris’te görülmesi gereken eşsiz deneyimlerden biridir. Dünya’nın en büyük eğlence parklarından biridir. İçerisine girilen andan itibaren kendinizi bir masal şehrinde gibi hissettirilen; gerek sahip olduğu mükemmel atmosfer, gerek de yapılan binaların hepsinin mimari olarak bir masal evi kıvamında olmasıdır.Sokaklarında yürürken herhangi bir masalda kendinizi yürüyor gibi hissediyorsunuz.Barbie nin evine benzetilen şato oteller ise işin ayrı bir boyutu.Pembe renkte, odaları bir saray odasını andıran odalar hepsi büyüleyici bir atmosfer sunuyor.



 LUXEMBURG BAHÇELERİ:

Paris geniş aksiyel bulvarları,cafeleri,tarihi mirasları,müzeleri ile birikte yeşil alanlarıyla da çok önemli bir yere sahiptir.Çok büyük hektarlarda yeşil alana şehir içinde rastlamak mümkündür.Gerek sadece bir bahçe, gerek sarayın bahçesi, gerek de tarihi mirasların önündeki bahçe olarak son derece önemli bir yere sahiptir Paris’te o bahçeler.

-Lüksemburg bahçeleri de Paris’in en büyük parklarından biridir.Gerek içinde bulunan koskocaman süs gölü, gerek tüm çevreye dizilen oturma alanları ve masalar ile onlarca turist için çok medeni ve güzel bir rahatlama ortamı oluşturmaktadır.

-İki tarafı ağaçlıklı muhteşem aksiyel yollar da bu bahçede de devam etmektedir.Parkın her tarafına girildiğinde yürüme yollarının iki tarafında aynı boyda ağaçlardan oluştuğu görünmektedir.

-Park 22 hektarlık bir alan üzerine kuruludur.

-Aynı zamanda parkın belirli noktalarında yer alan heykeller de değişik bir hava yaratmaktadır.Bu heykellerden birkaçı,önemli çeşmelerin üzerinde yer alır.Çeşmelerin üzerinde yer alan heykeller, çiçeklerin açılması, doğanın değişmesi ile ilgilidir ve kıvrımlardan meydana gelir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder